23 Ocak 2012 Pazartesi
Rock on Rock - 94.9 Açık Radyo'da 22.01.2012 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları
1 - Colostone - Into The Garden - Into The Garden Of Destruction
2 - Ammotrack - Come Die With Us - Life Is Calling
3 - Dreamtale - Epsilon - Firestorm
4 - Theocracy - As the world bleeds - Nailed
5 - Primal Fear - Unbreakable - Strike
6 - Vicious Rumors - Razorback Killers - Murderball
Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com ve http://www.acikradyo.com.tr
15 Ocak 2012 Pazar
STEVE NEWMAN ROPORTAJI
Merhaba Steve,
ben 94.9 Açık Radyo’da yayınlanan Rock on Rock programından Cemil Topuzlu.
Öncelikle boş zamanının bir bölümünü ayırıp Newman hakkındaki soruları
cevaplandırdığın için çok teşekkür ederim.
Rock on Rock – Söyleşimize Newmanla
başlamak istiyorum. Müzikalitesi çok yüksek olan sekiz albümü 14 yıl gibi kısa
sayılabilecek bir sürede çıkardın. Bu kadar yüksek üretkenliğe özellikle bu
tarz müzikte çok rastlanmaz. Bugün geçmişe baktığında müzikal kariyerinin
gelişimi ile ilgili fikirlerini alabilirmiyiz?
Steve Newman – Güzel bir soru. Bazı
arkadaşlarım bana ilk albümümü olduğundan beş yıl önce yayınlamış olsaydım her
açıdan çok daha üretken bir kariyerim olabileceğini söylemişlerdi. Çünkü sözünü
ettiğin sekiz albümüm de Melodik Rock’ın popüler olduğu dönemden çok sonra
yayınlandılar. Ben yine de şu anda bulunduğum noktadan çok memnunum. Hala yeni
albümler yayınlayabiliyorum ve bu albümler övgü alıyor. Çoğu müzisyen beste
yapmanın temelinde bencillik olduğunu söyler, ben de şarkılarımı öncelikle
kendim için yazıyorum ama dinleyenlerin şarkılarımı beğenip kendi tecrübeleri
ile ilişkilendirmeleri yaratıcılığımı tetikleyen esas faktör. Yaptığım her
beste kendim ve tecrübelerimle ilgili samimi duygularla yüklü. Düşünüyorum da
ilk günlerde Newman stüdyo bazlı bir projeydi ve eğer o dönemde konserler için
elimde şimdi olduğu gibi bir kaliteli grup olsaydı ve müziğimi kitlelere canlı
performanslarla taşıyabilseydim şu anda müzik sektöründeki konumum her açıdan çok
daha farklı olacaktı. Özellikle geçen yıl Firefestteki başarımız ve bu yıl bu
festivale tekrar davet edilmemiz Newman’ın aslında çok da iyi de bir canlı
performans grubu olduğunu kanıtlıyor.
R – Evet, ben de o konuya şimdiki
sorumda değinecektim. Benim ilk dinlediğim Newman albümü “Art of Balance”dı
(2010) ve daha ilk dinlememde çok hoşuma gitti. Bu kadar yüksek kalitede gitar
bazlı Hard Rock müzik dinleyeli bayağı uzun zaman olmuştu. Hatta albüm o kadar
hoşuma gitti ki, hemen Newman’ın 2008’de yayınlanan “Best Of – Decade” ile “One
Step Closer” albümlerini satın aldım. Son olarak da, sizi geçen sene Firefestte
izleyebilme şansına sahip oldum. Sahnede tam anlamıyla harikaydınız. Bana göre Newman,
Bangalore Choir ve Grand Design festivalin en iyi grupları arasındaydı. Özellikle
konserin ortalarında grubun bir şarkıyı çalarken bir anda donup kalması çok
orijinal bir mizansendi. Tüm seyrici bundan çok hoşlandı. Konserden oldukça
kısa bir süre sonra da “Under Southern Skies” (2011) albümünü yayınladınız. Bir
önceki albümünüz olan Art of Balance ile karşılaştırıldığında Under Southern
Skies’ın soundu bana çok daha melodik ve parlak geldi.
S – Evet, sana katılıyorum. Art of
Balance daha sert bir albümdü. Zaten Art of Balance’ı yazarken aklımda daha
sert bir albüm yapmak fikri vardı. Under Southern Skies’ı yazarken ise durum
daha farklıydı. Ne yazık ki, 2010’da hem annemi hem de babamı kaybettim. Bu
nedenle, Under Southern Skies’daki bir kaç şarkıyı hayatımdaki bazı travmaları
geride bırakmak amacıyla yazdım. Aslında, duygularımı şarkılarım vasıtasıyla
dile getirebildiğimden dolayı kendimi çok şanslı hissediyorum. Albümdeki “Wish
You Were Here” isimli şarkı ebeveynlerime itafen yazıldı. Bu şarkıyı yazıp
kaydettikten sonra onların kaybıyla duyduğum acı bir nebze de olsa azaldı. Albümdeki
diğer şarkıların sözleri de yaşadıklarımın müziğe yansımaları olarak değerlendirilebilir.
Under Southern Skies besteleme açısından benim için son derece duygusal bir
albüm oldu ve geçmişimle bir şekilde yüzleşmemi sağladı. Albüme adını veren
şarkıda ise Toto grubu ile Steve Lukather’ın üzerimdeki etkisini
duyabilirsiniz. O üzüntülü dönemde Toto’nun müziğinde bulduğum teselliyi bu
şarkıda yansıtmaya çalıştım. Demek istediğim Under Southern Skies’ı yazarken
amacım yeni bir Art of Balance yaratmak değildi ve bir sonraki albümüm de sound
açısından çok daha değişik olabilir. Ama temelde söylediğine katılıyorum, iki
albüm karşılaştırıldığında sonuncusu çok daha melodik ve yumuşak oldu.
R – Lütfen ikinci albüm ile ilgili
söylediklerimi olumsuz bir yorum olarak almayın. Çünkü iki ard arda gelen
albümün birbirine çok benzemesi bir monotoni yaratıyor ve bu genelde dinleyenlerin
pek hoşuna gitmiyor. Bu nedenle, Art of Balance’i çok beğenmeme rağmen Under
Southern Skies ve One Step Closer’da çok hoşuma gittiler.
Firefestte sizi
sahnede seyrederken ne kadar iyi bir gitarist olduğunuz farkettim. Aslında
sizin sadece vokalist olduğunuzu düşünüyordum nitekim Terry Brock, Oni Logan ve
Reece gibi müthiş vokalistlerin bulunduğu bir festivalde harika bir iş
çıkardınız. Bu kadar iyi bir vokal tekniğini nasıl geliştirdiniz?
S – Vokalist olmam tamamen bir şans
eseridir. (Gülüşmeler) Aslında ben ilk albümün (Newman – 1997) vokallerini daha
sonra Big Life projesinde beraber çalıştığım Mark Tomphson Smith’e yaptırmayı
düşünüyordum ama onun o dönemde hiç boş zamanı yoktu. Ben de oturup albüm için
yeni bir solist düşünmeye başladım. Bu düşünme süreci yaklaşık altı ay kadar
sürdü. Bu dönemde Mr. Mister’ın “Go On” albümünü dinliyordum ve grubun solisti
Richard Page’in vokal stili beni çok etkilemişti. O dönemde Steve Lukather’ın
solo albümü de piyasaya çıkmıştı. Bilirsiniz Lukather’ın çok geniş bir vokal
range’i yoktur ama sesini en iyi şekilde kullanmayı çok iyi bilir. Ben de
arabamda Newman albümü için kaydettiğim demoları dinlerken şarkıları kendi
kendime söylemeye başladım ve belli bir süre sonra kafamda vokalleri kendim kayedebileceğim
fikri doğdu. Sonraki yedi sekiz aylık süreç şarkıların vokal demo kayıtlarıyla
geçti. Ben aslında kendimi bir back vokalist olarak düşünüyordum ve sesimde yeterli
karakter ya da güç bulmuyordum. Fakat çalışa çalışa sesim gittikçe açıldı.
Sonuçta ilk albümümü o zamanlar yakın arkadaşım olan Balance Of Power grubunun
gitaristi Ivan Gun’ın tanıştırdığı Kick grubunun gitaristi Chris Jones ile Londrada
kaydettim. Vokaller için uzun zamandır hazırlandığımdan 14 şarkının vokal kayıtlarını
iki-üç günde tamamladım. Kayıtlarda kendimi o kadar zorlamışım ki sonunda hemen
hiç sesim kalmamıştı. Ama sonuçta benim için çok iyi bir tecrübeydi. Bu
sürerçte Chris de bana çok destek oldu ve albüm kayıtlarını sorunsuz tamamlamayı
başardık. Ama ilk gerçek solistlik tecrübemi o dönemde grubuyla Londrada
çeşitli barlarda çalmakta olan Mark Mulholland’ın beni grubunda solistlik
yapamaya ikna etmesiyle yaşadım. Yaklaşık 30 şarkılık setlisti iki günde
çalıştıktan sonra sahneye çıkıp üç saatlik konseri kazasız belasız tamamladım.
Hatta solistliği o kadar sevdim ki bu işi yapmayı dört yıl daha sürdürdüm. Bu dönemde,
“One Step Closer” (1999) ve “Dance In The Fire” (2000) albümlerini kaydettim. Sonuçta
sesim gittikçe daha fazla güçlendi. Tabii ki haftada dört - beş gece şarkı
söylemem nedeniyle sesimin tonunda değişiklik de olmadı değil ama bu yorucu
süreci tamamlayıp “Sign Of The Modern Times”ı (2003) kaydettiğimde artık çok
daha geniş bir vokal perdesine sahiptim.
R – Kendi kurduğunuz stüdyoda harika
albüm kayıtları gerçekleştiriyorsunuz. “Art of Balance” ve “Under Southern
Skies” için kullanmayı tercih ettiğiniz müzik ekipmanı aynı mıydı?
S – Güzel soru. Son dört albümde
kullandığım sound board PC bazlı Sonar’dı. Kayıtlarda Mac bazlı herhangi bir
alet kullanmayı tercih etmiyorum. Ayrıca kayıtlarda Pre ampli olarak Unicorn
markasını tercih ediyorum. Açıkçası kayıtlarda en büyük değişiklik gitarlarda
oldu. Gitar kayıtlarında Line 6 ve Marshall’ı tercih ettim. Akustik gitar
kayıtlarını ise mikrofonlayarak canlı gerçekleştirdim. Gitarlarıma gelince, Art
Of Balance albümündeki sert soundu yakalayabilmek için genelde İbanez kullandım.
Under Southern Skies kayıtlarında ise daha çok yeni aldığım üç adet Epiphone
marka gitardan yararlandım. Özellikle Epiphone – Les Paul’den istediğim soundu
yakalamak açısından oldukça iyi randıman aldım. Aslında ilk çaldığım gitar Les
Paul’un ucuz kopyalarından biriydi ve onu yıllarca kullandım. Fakat daha sonraları
tercihim Strat tarzı gitarlara kaydı. Şimdilerde ise tekrar Twin Humbacker
sounduna bir geri dönüş yaşıyorum. Bu nedenle son albümün soundunda bir
değişiklik var.
R- Evet, bunu bende farkettim. Art of
Balance’de gitar soundu çok daha sert ve Hard Rock hatta Metal tarzı, ne var ki
Under Southern Skies’da çok daha yumuşak.
S – Haklısın, zannedersem bu Les Paul
tarzı gitarların beraberinde getirdikleri bir tarz farkı. Zaten Under Southern
Skiesdaki sololardan sadece birinde İbanez’i tercih ettim. O gitarın da
bridge’i sabitti. Sonuçta Epiphone’un Les Pauls Tribute gitarları şu aralar
yakalamak istediğim sound için en uygun gitarlar. Bu sene Firefestte soundu
daha çok akustiğe yakın olan bir Epiphone kullanacağım.
R – Bu bahsettiğin geçen sene Firefestte
kullandığın beyaz gitar değil değil mi?
S – Hayır, o beyaz gitar bir İbanezdi. Gerçekten
çok dikkat çeken bir gitardır.
R – Geçen sene olduğu gibi bu sene de
Firefeste katılıyorsunuz bu büyük bir başarı. Festival programından
anlayabildiğim kadarıyla ikinci günün açılışını siz yapacaksınız. Geçen sene,
ikinci gün açılışını Grand Design yapmış ve sound ile ilgili ciddi sorunlar
yaşamıştı. Lütfen sıkı soundcheck yapın ve aynı sorunlarla karşılaşmayın. Bu
arada Mark Tomphson Smith’le olan Big Life projenize de değinmek istiyorum.
Hatta Rock on Rock programında son albümden Better Man şarkısını çaldık. Sırada
bu tarz başka proje var mı?
S – Evet aslında var fakat
gerçekleşmesi biraz zaman alacak gibi. Çünkü önümüzdeki ay içinde stüdyoyu 50
mil uzaklıktaki başka bir yere taşımak zorundayım. Bu nedenle kısa vadede başka
projelere zaman ayırmam oldukça zor. Ama aklımda başka müzisyenlerle
gerçekleştirmek istediğim bir kaç proje var. Önümüzdeki yıla bakacak olursak,
ben daha çok Newman’ı bir konser grubu olarak tanıtmayı amaçlıyorum. Şu anda
harika müzisyenlerle çalışıyorum ve bu fırsatı kaçırmak istemiyorum. Bu
nedenle, canlı bir performans grubu olarak ismimizi daha çok duyurmamız
gerektiği kanısındayım. Eminim benim gibi müzisyenlerle yaptığın söyleşilerde özellikle
şu dönemde turneye çıkıp çeşitli yerlerde konser vermenin finansal açıdan bir
yıkım olduğunu dinlemişsindir. Bu bağlamda Firefest ismimizi duyurmamız
açısından bize çok yardımcı oldu. Özellikle geçen seneki festivalde adımızın
Jimmy Jamison ile birlikte en iyi konserler arasında anılması bizi çok
gururlandırdı.
R – Tecrübeli bir müzisyen, besteci,
prodüktör ve kayıt teknisyeni olarak genç müzisyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
S – Aslında iki tavsiyem var. Eğer geçiminizi
müzikten sağlıyorsanız cover bazlı canlı performansdan başka şansınız pek yok.
Eğer bir grubunuz varsa ve kendi şarkılarınızı besteleyip icra ediyorsanız, bu
şarkıları kendi olanaklarınızla kaydedip son haline getirmeniz en doğru yol. Sonra bu şarkıları AOR Heaven ya da Frontiers gibi büyük şirketlerin
görüşlerine lisans için sunabilirsiniz. Ne yazık ki, bu tarz müzik için maddi
kazanç olanağı oldukça sınırlı ve benim gibi müzisyenler bu işi sadece zevk
için yapıyor. Kendi albümlerini kayıt eden bir müzisyen olarak ben AOR Heaven gibi şirketlerden sadece pazarlama
açısından yararlanıyorum. Ama temelde vurgulamak istediğim özellikle bu tarz
müzikte kayıt ve prodüksiyon aşamalarının müzisyenlerce halledilmesi gerektiği.
R – Bize ayırdığınız zaman için tekrar
çok teşekkürler ve kariyerinizde başarılar.
Rock on Rock - 94.9 Açık Radyo'da 15.01.2012 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları
1 - Newman - One Step Closer - One Step Closer
2 - Newman - Sign of the Modern Times - Last Known Survivors
3 - Newman - Dance in the Fire - Every Moment
4 - Newman - The Art of Balance - Hero To Zero
5 - Newman - Under Southern Skies - Save No Prisoners
Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com ve http://www.acikradyo.com.tr
10 Ocak 2012 Salı
Rock on Rock - 94.9 Açık Radyo'da 08.01.2012 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları
1 - Angeline - Disconnected - When The Lights Go Down
2 - Beggars & Thieves We Are The Brokenhearted - We Come Undone
3 - Fastway - Eat Dog Eat - Deliver Me
4 - Fiona - Unbroken - Loved Along The Way
5 - Doogie White - As Yet Untitled - Time Machine
6 - 9 Chambers - 9 Chambers - Life Moves On
7 - Free Ride - Dead Man's Hand - Stabbed In The Back
Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com ve http://www.acikradyo.com.tr
2 Ocak 2012 Pazartesi
Rock on Rock - 94.9 Açık Radyo'da 01.01.2012 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları
1 - ACDC - The Razors Edge - Mistress For Christmas
2 - Black Label Society - Glorious Christmas Songs That Will Make Your Black Label Heart Feel Good - I'll Be Home For Christmas
3 - Bon Jovi - I Wish Everyday Could Be Like Christmas
4 - Jeff Scott Soto - We Wish You A Metal Christmas And A Headbanging New Year - We Wish You A Merry Xmas
5 - Ronnie James Dio - We Wish You A Metal Christmas And A Headbanging New Year - God Rest Ye Merry Gentlemen
6 - Lemmy Kilmister - We Wish You A Metal Xmas And A Headbanging New Year - Run Rudolph Run
7 - Joe Lynn Turner - We Wish You A Metal Christmas And A Headbanging New Year - Rockin Around The Xmas Tree
8 - Alice Cooper - We Wish You A Metal Christmas And A Headbanging New Year - Santa Claus Is Coming To Town
9 - Doug Pinnick - We Wish You A Metal Christmas And A Headbanging New Year - Little Drummer Boy
10 - Tim Ripper Owens - We Wish You A Metal Christmas And A Headbanging New Year - Santa Claus Is Back In Town
Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com ve www.acikradyo.com.tr
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)