28 Kasım 2011 Pazartesi


Rock on Rock 27.11.2011 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları

1 - Chris Ousey - Rhyme And Reason - Motivation
2 - Danko Jones - Mouth To Mouth - Rock 'n' Roll Proletariat
3 - Daughtry - Break the Spell - Renegade
4 - The Bronx Casket Co -  Antihero - Antihero
5 - Nickelback - Here And Now - Bottoms Up
6 - Dirty Americans - Black Feather - Sunday In Hell
7 - Scorpions - Comeblack - Rock You Like A Hurricane

Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com ve http://rockonrocktr.blogspot.com/

20 Kasım 2011 Pazar


SERPENTINE – GARETH NOON TELEFON ROPORTAJI

Merhaba Gareth, ben 94.9 Açık Radyo’da yayınlanan Rock on Rock programından Cemil Topuzlu. Öncelikle boş zamanının bir bölümünü ayırıp senin ve Serpentine hakkındaki soruları cevaplandırdığın için çok teşekkür ederim.

Rock on Rock – Bize müzik alanındaki geçminizle ilgili bilgi verebilir misiniz lütfen? Ne zaman klavye çalmaya başladınız ve ardından kariyeriniz nasıl gelişti?
Gareth Noon – 11 yaşımdan beri piyano ve klavye çalıyorum. Çünkü annem tam anlamıyla beni bir enstrüman çalmaya zorladı. Serpentine’a gelirsek, grup 2007 yılında toplandı. Basçı Gareth Vanstone ile uzun zamandır arkadaştık ve onun kardeşinin aracılığıyla grubun gitaristi Chris Gould ile tanıştım. Gareth ile hep bir grup kurma hayalimiz vardı fakat bir türlü uygun bir gitatrist bulamıyorduk ve Chris ile tanışınca taşlar yerine oturdu. Ardından şansın da yardımıyla Shy’ın davulcusu Bob Richards’la tanışma fırsatımız oldu ve o TNT ve Shy’dan tanıyacağınız Tonny Mills ile ilişkiye geçmemizi sağladı. Sonuçta Tonny ile iki albüm yaptık.

R – Evet, benim sormak istediğim sorulardan biri de buydu. Malum o dönemde Tonny Mills TNT ve Shy’ın solisti olarak Melodik Rock camiasında oldukça iyi tanınıyordu, öte yandan sizin ise adınız henüz hiç duyulmamıştı. İşbirliğinizin ilk aşamasında Tonny gruba ne tür bir katkıda bulundu?
G – Tonny o aşamada ihtiyacımız olan her türlü katkıyı yaptı. Öncelikle ihtiyacımız olan iyi sesi olan bir vokalistti, kabul etmek gerekir ki Tonny’nin harika bir sesi var. Ayrıca, bizimle şarkı yazabilecek bir elemana ihtiyacımız vardı, Tonny o konuda da bize çok yardımcı oldu. Ama gerçeği söylemek gerekirse gruba en önemli katkısı tecrübe oldu. Geçen yıl ilk albümümüz çıktığında müzikseverler bize soundumuzun sanki yıllardır albüm çıkaran bir grup kadar iyi olduğunu söylemişlerdi. İşte bu izlenimin ana nedeni Tonny idi. Kendisi yıllardır müzik yapan bir müzisyen ve TNT’nin solistini grubumuza katmak bizim için büyük bir şanstı.

R – İlk albümünüz A Touch Heaven’ı dinlediğim zamanı hatırlıyorum da, ilk dinlediğim andan itibaren beni tam anlamıyla mest etmişti. Albümü tıpkı Foreigner’ın 4 ve Journey’nin Escape albümleri gibi baştan sona kadar sıkılmadan dinlemiştim ki bu pek başıma gelmez. Aslında geçen yıl dinlediğim en iyi Melodik Rock albümlerinden biriydi ve programımızda da Let Love Rain Down’ı çalmıştık. Dün albümle ilgili aldığım notları okuduğumda şarkıların ne kadar hoşuma gittiğini, ritim section ile gitar ve klavyenin ne kadar kadar iyi dengelendiğini, Tonny’nin vokallerinin ne kadar içten olduğunu tekrar farkettim. Bu albümün hazırlanış aşaması hakkında bilgi verebilir misin lütfen?
G – Çıkardığımız iki albümde de tüm müzikleri ben ve gitarist arkadaşım Chris yazdık. Tonny ise sözleri ve vokal melodilerini yazdı. Aslında ilk albümde durum biraz farklıydı çünkü Chrisle iki yıldır şarkı yazıyorduk ve ilk albüm için şarkıların çoğu hazırdı. Bu aşamadaki en büyük sorunumuz ise solistimizin olmamasıydı. Bu nedenle, şarkılarımızı dinleteceğimiz soliste ilginç gelmesini sağlamak için sürekli olarak sözü olmayan besteler üzerinde çalışıyorduk. Anlayacağınız ilk albümdeki müzikler üzerinde uzun zamandır çalışılmıştı ve Tonny gruba girdiğinde sözleri yazınca da herşey yerine oturdu.

R – Albümün lansmanının ardından Crashdiet ve Houston ile tura çıktınız. Hakkında bir çok iyi eleştiri alan albüme müzikseverlerin reaksiyonu nasıldı?
G – Albüme müzikseverlerin reaksiyonu tek kelimeyle harika idi. Aslında yaptığımız işin en güzel yanı sahneye çıkıp şarkılarımızı sahnede canlı icra etmek oldu. Baktığınızda grubu 2007’nin başında kurmamıza rağmen albümü ancak 2010 yılında çıkarabilmiştik. Sonuçta şarkıları canlı icra edebilmek muhteşem bir duyguydu. Özellikle ilk konserlerimizi büyük mekanlarda vermek de bizim için büyük bir şanstı. Şimdi ise ikinci albümümüzü çıkardık ve ana amacımız müziğimizi tekrar sahneye taşıyarak müzikseverlere ulaştırmak. Önümüzde İngilteredeki Firefest ve İspanyadaki Rockfest organizasyonları var ve biz de tam anlamıyla bu konserlere konsantre olduk.

R – İkinci albümünüz olan “Living and Dying in High Definition”un adının sırrı nedir?
G – Albümün hazırlanış aşamasında değişik bir isim bulmak konusunda bir karara varmıştık ve bu işe çok uzun süre kafa yorduk. Hatta albümü çıkarmadan çok kısa bir süre öncesine kadar isme karar verememiştik. En sonunda bulduğumuz isim ise geçtiğimiz bir yılda çevremizin ne kadar değiştiğini anlatmayı amaçlıyor. Ne de olsa ilk albümümüzden önce hiç tanınmayan müzisyenlerdik ama albüm sonrası ismimiz özellikle Tonny Mills sayesinde müzik çevrelerinde bayağı duyulur olmuştu. Sonuçta 18 ay öncesinde hayal edemeyeceğimiz kadar gözönündeydik. Bize artık yeni albüm anlaşmaları ve yeni konserler teklif edilir olmuştu. Albümün ismi de işte bu süreçte hayatımızın bir anda nasıl değiştiğini anlatıyor.

R – İki albüm arasında besteler açısından olsun, kayıtlar açısından olsun farklı olan neydi? Örneğin ben ikinci albümünüzdeki soundu çok daha sıkı ve cilalanmış buldum. Bu amaçladığınız bir değişiklik miydi?
G – İkinci albümün prodüksiyonunu Chris ve ben gerçekleştirdik. Kafamızda bu albümün soundu hakkında aldukça iyi oturmuş bir fikir vardı. İlk albümde ise prodüksiyon konusunda en ufak bir fikrimiz yoktu ve biz sadece enstrümanlarımızı çaldık. Ayrıca ilk albümde şarkıların büyük çoğunluğu Tonny olmadan yazılmıştı, halbuki ikinci albümde Tonny’nin bizden ne tarz müzik istediğini gayet iyi biliyorduk ve bestelerimizi Tonny’den en iyi performansı almak bilinciyle yazdık.

R – Sonuçta albüm istediğiniz gibi oldu mu? Albümdeki favori parçalarınız hangileri?
G – İnsan ne kadar her albümün lansmanının ardından “şunu ya da bunu değişik yapabilirdik” diye düşünse de ben ikinci albümden son derece memnun kaldım. Favori şarkılarıma gelince.. İlk yazdığımız şarkılardan biri olan “Philadelphia”yı çok seviyorum. Ayrıca, sound açısından yeni şeyler denediğimiz “Dreamer” ve albümün kapanış şarkısı olan “Forgotten Heroes” hoşuma giden şarkılar. Özellikle Forgotten Heroes’a aklımıza gelen hemen her fikri koymaya çalıştık ve ortaya uzun giriş ve çıkış pasajları ile olsun, sözleri ile olsun sıkı bir beste çıktı.

R – Gerçekten Dreamer’daki armonik vokalleri bir Serpentine albümünde ilk defa duydum ve çok hoşuma gitti. Genelde İsveçli Melodik Rock grupları bu tür armonik vokalleri albümlerinde kullanmayı tercih ederler ve siz de Dreamer’da onlar kadar iyi bu tarz vokalleri kullanmışsınız. Ayrıca, Cry ve Forgotten Heroes da albümde hoşuma giden parçalar arasında. Daha önce bu yıl Firefest Festivalinde çalacağınızı söyledin. Firefest, katılan grupların en iyi performanslarını sergilemeye çalıştıkları ve canlı performanslarının ne kadar iyi olduğunu kanıtlamayı amaçladıkları bir organizasyon. Peki bu önemli konserden önce Tonny’nin gruptan ayrılarak yerini Matt’e bırakması sence Serpentine’ı nasıl etkiler?
G – Tonny TNT’ye olan sorumlulukları ve bazı sağlık sorunları nedeniyle Norveçe dönmek zorunda kaldı ama biz Tonny ile hala çok yakın arkadaşız ve kendisi bizim ile beste yapmaya devam edecek. Matt ile belli bir süredir konserlere çıkıyoruz ve birbirimize gittikçe alışıyoruz. Şarkıları söylemekte en ufak bir sıkıntısı yok. Kısacası şu andaki durumumuzdan son derece memnunuz. Sonuçta Tonny’nin ayrılması grup için iyi olmadı ama ne yazık ki mükemmel bir dünyada yaşamıyoruz. Daha önce belirttiğim gibi Tonny bazı sağlık sorunları nedeniyle Norveçte kalmayı ve seyahatleri de en aza indirmeyi tercih etti. Şu aşamada solist değişikliği sonucu yaşadığımız geçiş sürecini gayet iyi atlatmış bulunuyoruz.

R – AOR ve Melodik Rock özellikle İskandinav ve İtalyan gruplar sayesinde eski popülaritesini kazanmaya başladı. Bu müzik türünün beşiği olan İngilterede yerleşik bir grup olarak Serpentine’ın tarzını müzikal skalada nereye yerleştirirsiniz?
G – Bana bu soruyu yedi ay önce sorsaydınız cevap veremezdim ama Houston ve Crashdiet ile çıktığımız turnede gördüğümüz ilgi beni gerçekten çok şaşırttı. Foreigner ve Journey gibi popüler gruplar turnedeyken verdikleri ropörtajlarda her yaş grubundan ilgi görmenin onları çok grururlandırdığını söylerler, ben de “ilginin böyle dağılması gerçekten bu kadar önemli mi” diye düşünürdüm. Turnede bize gösterilen büyük ilgi, Meksikadaki bir gitaristin bizim şarkılarımızı U-Tube’da çalması, İngilterede 15 yaşındaki çocukların Facebookdaki sayfamıza övgü dolu yazılar yazmaları gibi ufak şeyler bizi çok gururlandırdı.

R – Şu aralar ne tarz müzik dinliyorsunuz? Hiç favori albüm ya da grubunuz var mı?
G – Mesela gitaristimiz daha sert müziğe düşkün ama ben tam anlamıyla bir Melodik Rock severim. Şu aralar House of Lords, Newman, Shy ve White Widdow’un son albümlerini severek dinliyorum.

R – Son sorum müzik sektörü ile ilgili olacak. Albüm çıkaran bir müzisyen olarak müzik sektörünün son durumu ve internetten ücretsiz müzik indirme konusundaki görüşlerini bizimle paylaşır mısın lütfen?
G – Şu anda çıkan Melodik Rock albümlerindeki müzik kalitesi son 15 yılın en yüksek seviyesinde ve öte yandan bir albümün başarısı satışlarla ölçülmekte. Kısacası kaliteli bir iş çıkarmamıza rağmen bunun karşılığını satışlarda göremiyoruz. İnternetin faydalarından yararlanırken sonuçları konusunda biraz daha kafa yormamız gerekir diye düşünüyorum.

R – Bize ayırdığınız zaman için tekrar çok teşekkürler ve kariyerinizde başarılar.


Rock on Rock 20.11.2011 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları

1 - Serpentine - A Touch Of Heaven - A Touch Of Heaven
2 - Serpentine - A Touch Of Heaven - Whatever Heartache
3 - Serpentine - A Touch Of Heaven - For The Love Of It All
4 - Serpentine - Living and Dying in High Definition - Where Do We Go Form Here
5 - Serpentine - Living and Dying in High Definition - Philadelphia
6 - Serpentine - Living and Dying in High Definition - Dreamer

Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com

14 Kasım 2011 Pazartesi



Rock on Rock 13.11.2011 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları

1 - Bridger - Bridger - Tuesday Afternoon
2 - Rubber - Ultra Feel -  Forgive
3 - Grand Design - Idolizer - Oughtograugh
4 - Isis Child - Dancing
5 - Grand Illusion - Prince Of Paupers - Gates Of Fire
6 - The Sade - Damned Love - Demon's Heart
7 - Kruk - It Will Not Come Back -  Now When You Cry

Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com

6 Kasım 2011 Pazar


Rock on Rock 06.11.2011 BAD HABIT – HAL MARABELL ROPORTAJI

Merhaba Hal, ben 94.9 Açık Radyo’da yayınlanan Rock on Rock programından Cemil Topuzlu. Öncelikle boş zamanının bir bölümünü ayırıp senin ve Bad Habit hakkındaki soruları cevaplandırdığın için çok teşekkür ederim.

Rock on Rock – İlk olarak ne zaman müzikle tanıştın? Herhangi bir okulda müzik eğitimin var mı?
Hal Marabel – En başta yerel bir müzik okuluna devam ettim fakat orada fazla bir şey öğrenmedim ve dinlediğim, sevdiğim şarkıların üzerine kendi kendime doğaçlama gitar çalmaya başladım.

R – Evet, Türkiyede de müzisyenlerin çoğu eğitimlerine okulda başladıktan sonra çaldıkları müzik aletlerinde doğaçlama yaparak ustalaşıyorlar.
H – Evet, çünkü önce temelleri öğrenmek çok önemli.

R – O zamanlar dinlediğin müzik türü neydi? İlk eline aldığın müzik aleti hangisiydi? Bu soruyu sormamın nedeni hem gitar, hem de klavyeyi çok iyi çalman.
H – Tabii ki elime ilk aldığım alet gitardı. İlk gitarımı altı yaşımdayken aldım. Çocukların rahat çalabileceği mini gitarlardandı. Klavyeye olan ilgim ise 1980’lerin başında Melodik Rock dinlemeye başladığımda arttı ve çok çalışarak klavye çalmayı öğrendim.

R – Çocukluğunda ve gençliğinde dinlediğin müzik türleri neydi?
H – İlk olarak ailemin etkisiyle klasik müzik dinlemeye başladım. O dönemde blues ve folk müziği de dinlediğim müzik türleri arasındaydı. Daha sonra AC/DC, Slade gibi daha sert rock müziğine yöneldim.

R- Bad Habit’den söz etmek gerekirse, 1987’de CBS’den Young and Innocent’i ve 1989’da Virgin Records’dan After Hours’ı çıkardınız. Kariyerinizin daha ilk döneminde bu kadar büyük plak şirketleri ile çalışma fırsatına nasıl eriştiniz?
H – Bu büyük plak şirketleriyle çalışmamız hem şans, hem de bağlantılarımız sayesinde oldu. Çünkü en başta elimizde sadece bir albüm demosu ve video kaydı vardı. Video prodüksiyonunu gerçekleştiren şahısların CBS ile bağlantıları sayesinde ilk albümümüz CBS’den çıktı.

R - After Hours albümü 1980’lerde bir Avrupalı grup tarafından yayınlanmış en iyi American Oriented Rock (AOR) örneklerinden biri olarak kabul edilmekte. Albüm bu kadar başarılı olmasına rağmen Virgin Records grupla olan kontratını iptal etti. Virgin’in bu kararı hakkındaki düşünceniz nedir?
H – Evet, o dönemde Virgin ile olan kontratımızın iptal edilmesi gerçekten kötü oldu. Bu aşamadaki en büyük problem plak şirketinin müzikal açıdan hangi yöne gideceğini henüz belirleyememiş olmasıydı. Bu dönemde Hard Rock dışında Speed ve Trash gibi daha sert müzik türleri de ağırlıklarını hissettirmeye başlamışlardı. Bence Bad Habit’i grup olarak nasıl pazarlayabileceklerini bir türlü belirleyemediler ve güvenin kaybolduğu bu ortamda bizimle ilişkilerini kesmeyi tercih ettiler.

R – Sırada çetrefilli bir soru var. Eğer Virgin ilişkisini kesmeyip sizinle çalışmaya devam etseydi Bad Habit kariyerinde daha ne kadar yükselme potansiyeline sahipti? O dönemde kariyeriniz ile ilgili kafanızdaki plan ne idi?
H – Bad Habit için gerçekten çok ilginç bir dönemdi. Elimizde bir çok yeni beste vardı ve yeni albüm için tam gaz çalışmaktaydık ama zannedersem herhangi bir albüm çıkarmamamız yararımıza oldu. Çünkü Seattle ve Grunge’ın ağırlığı her geçen gün daha çok hissediliyordu ve kafamız ne tür müzik yapmamız gerektiği konusunda gittikçe daha çok karışmaya başlamıştı. Sonuçta yeni albüm hazırlıkları demo safhasında kaldı. Açıkçası o yıllarda yeni bir albüm çıkarmadığımız için mutluyum.

R –Daha sonra altı yıllık bir sessizlik dönemi var. O sıralarda hangi işle meşgul oldunuz? Müzisyenlik dışında başka bir mesleğiniz var mı?
H – Aslında grupta herkesin müzisyenlik dışında başarılı bir meslek hayatı var. Ama ben 1992 ve 1994 yılları arasında İsveçli rock grubu Bai Bang’da çaldım ve Avrupada turneye çıktım.

R – 1995 yılında daha önceki albümlerinize kıyasla çok daha sert kabul edilebilecek Revolution’ı yayınladınız. Müzik tarzında neden bu tür bir değişikliğe gitme ihtiyacı duydunuz? Gruba yeni katılan gitarist Sven’in bu değişimde etkisi oldu mu?
H – Tarzımızdaki değişikliği ben Sven’in gruba girişinden çok o aralar içimizden gelen ve yapmak istediğimiz müziğe bağlıyorum. Grupta artık iki gitaristin bulunması bize daha dinamik müzik tarzı icra etme şansı veriyordu. Ayrıca, Sven’in daha hızlı solo çalma kaabiliyeti bizi daha sert şarkılar bestelemeye yöneltti. Kısacası tarzımızdaki değişiklik o dönemde grupta olan değişikliklerin doğal sonucuydu.

R – 1990’li yılların sonlarında ben CD alışverişilerimi daha çok internet üzerinden yapıyordum. Almanyadaki AOR Haven şirketi de en çok alışveriş yaptığım internet sitelerinden biriydi. Şirketin bana yolladığı aylık mecmulardan yeni gruplar hakkında bilgi edinme şansım oluyordu. Bu mecmuaların birinde sizin 1998’de çıkardığınız Adult Orientation albümünün kapağını gayet iyi hatırlıyorum. Kariyerinizi gözönüne aldığınızda Adult Orientation albümünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu soruyu sormamın ana nedeni Adult Orientation’ın grubun bu güne kadar çıkadığı en yumuşak albüm olması.
H – Adult Orientation Bad Habit’in kariyerinde önemli dönüm noktalarından birini teşkil ediyor. Bu albümü çıkarmadan önce önemli bir karar vermemiz gerekiyordu. Ya daha sert müziğe yönelecektik, ya da melodik köklerimize dönüş yapacaktık. Ayrıca, bu albümden önce grup elemanlarının hepsi uzun saçını kestirdi. Kısacası bir çok açıdan bu albüm bizim için bir dönüm noktası oldu.

R – Ve sonra yedi yıllık bir suskunluk dönemi daha geldi fakat siz boş durmadınız ve Dennis ile birlikte Arena Sweden projesine imza attınız. Müzikal tarz açısından Bad Habit ile kıyaslandığında bu proje oldukça yumuşak kaçıyor. Bu projeden kısaca söz edebilir misiniz?
H – Bad Habit ile müzik yaparken aklımda hep Melodik Pop Rock vardı ve Arena Sweden benim bu müzik tarzını icra etmem için araç oldu. Dans ritimleri ile pop müzik yapmak o dönemde değişik birşeyler yaratmak adına bana çok iyi geldi.

R – Arena Sweden projesinden sonra Bad Habitle 2005’de harika bir albüm olan Hear-say’i ve 2009’da pozitif enerji saçan Above and Beyond’u çıkardınız. Bu albümleri öncekiler ile karşılaştırdığımda AOR’ın daha sert tarafına bir kayış hissediyorum. Müzikal açıdan bu değişikliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
H – Ben Bad Habit ile müzik yaparken iki ayrı yaklaşım kullanmayı tercih ediyorum. İlki Hear-say albümünde örneği görülebileceği gibi müziği tamamen gitar rifleri üzerine yazmak. Diğeri ise Above and Beyond’da olduğu gibi besteleri klavyede olşturduğum armonik yapı üzerine oturtmak. Her iki albüm de o sıralarda içinde bulunduğum ruh halinin ürünleri olarak bestelenip kaydedildi.

R – Aslında bir sonraki sorunun cevabını aldım sayılır. Daha sonra bu yıl piyasaya çıkan Atmosphere’i yayınladınız. Bu albümde solistiniz Bax gerçekten formunun zirvesinde gözüküyor ve her şarkıda bir birinden güzel choruslar var. Kulağa bu kadar hoş gelen melodik choruslar yazmanızın sırrı nedir?
H – Öncelikle iltifatın için çok teşekkür ederim. Bazı insanlar çok hızlı şarkı bestelerler. Bense besteleme işini zamana yayarım. Bir şarkı üzerinde biraz çalıştıktan sonra köşeye bırakır ve olgunlaşmasını beklerim. Üstüste iki ya da üç şarkıyla da uğraştığım zamanlar da olur. Chorus konusuna gelince, genelde önce müziği yazıp sonra chorusun doğal olarak ortaya çıkmasını beklemeyi tercih ederim. Çünkü müzikle uğraşırken chorus bir anda ortaya çıkar ve kendini hissettirir.

R – Evet müzik yazmak gerçekten çok karışık bir süreç. Mesela Paul Mc Cartney meşhur şarkısı Yesterday’i rüyasında gördükten sonra oturup bestelemiş. Bu sende de oluyor mu? Ya da gitar veya klavyede emprovizasyon mu yapıyorsun?
H – Bana da beste ya da chorus ile ilgili bir fikir gündüzleri işimi yaptığım bir zamanda ya da hiç beklemediğim bir anda gelebiliyor. Tabii ki bir iş toplantısı ya da olmadık bir yerde bu fikirleri kaydetmek imkânsız oluyor. Ben de eve döndüğümde onları hatırlayıp kağıda dökmeye çalışıyorum.

R – Son zamanlarda programımızda bir çok İsveçli AOR ve Melodik Rock grubunun şarkılarını çalıyoruz. İsveç’in Abba, Roxette, Europe gibi bir çok ünlü gruplar çıkardığını biliyorum da son dönemde nerdeyse her hafta çok sıkı yeni bir İsveçli Melodik Rock grubu çıkıyor. Bu grupların albümlerinin kayıtları ve prodüksiyonları da en üst kalitede. Bu gelişmenin nedenleri sizce nedir?
H – Bence kayıtların bu kadar iyi olmasının ana nedeni, miksajdan önce her enstrümanın soundu üzerinde çok zaman harcanıyor olması. Bazı grupların soundunun kötü olmasının başlıca nedeni zaman açısından soundlarına yeterince eğilmemeleri ve miksaja çok çabuk geçmeleri.. Ayrıca Melodik Rock prodüksiyon açısından en zahmetli müzik türlerinden biri. Çünkü, bu müzik türünde ritim gitar bölümü tamamen distorsiyonlu gitar soundu üzerine oturmakta. Ayrıca, klavye partisyonları ve bir çok arka vokal kayıtları var. Bazen miksajda acele etmeyip davul ve basın üzerine ritim gitarı ekledikten sonra beklemek ve şarkının soundundan emin olmak gerekiyor. Bu gerçekten zahmetli bir işlem.

R -  Kesinlikle öyle. Atmosphere’in yanında Above and Beyond albümünüzdeki sounda da bayıldım. Gerçekten çok iyi iş çıkarmışsınız. Pekiyi sound açısından Bad Habit’in bundan sonraki yönü hakkında bilgi verebilir misiniz?
H – Şu ara Bad Habit’in yeni albümünün yanında Arena Sweden projesi üzerinde de yoğunlaşmayı planlıyorum. Bad Habit için Atmosphere albümündekine benzer bir sound ve prodüksiyon düşünüyorum.

R - 2009’da Firefestte Heat, FM ve Crown of Thornsla beraber sahne aldınız. Herhangi bir tur planınız var mı?
H – Grupta her elemanın müzisyenlik dışında bir mesleği olması nedeniyle uzun soluklu bir tura çıkmamız imkânsız. Ayrıca, hepimizin aileleri var onlardan uzun süre ayrı kalmak hepimizi fazlasıyla zorlar. Haftasonları komşu ülkeler ya da Kıta Avrupasında günlük kopnserler hepimiz için en uygun olanı.

R – Son olarak Türkiyedeki rock dinleyicilerine ve fanlarınıza bir mesajınız var mı?
H – Öncelikle albümümüzü alan herkese çok teşekkürler. Almamış olanlar da umarım programınızda şarkılarımızı dinleyerek bizi beğenirler.

R – Bize ayırdığınız zaman için tekrar çok teşekkürler ve kariyerinizde başarılar.

Rock on Rock 06.11.2011 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları

1 - Bad Habit - After Hours - Living On The Edge
2 - Bad Habit - Revolution - Another Night
3 - Bad Habit - Adult Orientation - Shine Your Light On Me
4 - Bad Habit - Hear-Say - Reason
5 - Bad Habit - Above and Beyond - I Don't Want You
6 - Bad Habit - Atmosphere - Words Are Not Enough

Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com ve http://rockonrocktr.blogspot.com/