24 Temmuz 2012 Salı
Rock on Rock 22.07.2012 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları
1 - Avantasia - The Flying Opera - Twisted Mind
2 - Avantasia - The Flying Opera - Another Angel Down
3 - Avantasia - The Flying Opera - Farewell
4 - Avantasia - The Flying Opera - I Don't Believe In Your Love
5 - Avantasia - The Flying Opera - The Toy Master
6 - Avantasia - The Flying Opera - Shelter From The Rain
7 - Avantasia - The Flying Opera - Sign Of The Cross - The Seven Angels (Medley)
Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com, www.acikradyo.com.tr ve http://www.facebook.com/groups/rockonrocktr/
Rock on Rock 15.07.2012 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları
1 - Asia - XXX - Tomorrow the World
2 - Brett Ellis Band - Monkey Brains - Electrified Music
3 - Hardline - Danger Zone - 10.000 Reasons
4 - Blancawhite - Resurgence of Rock - Resurgence of Rock
5 - Kiss - Monster - Hell or Hallelujah
6 - Bad Memories - Forced To Be A Stranger -Tears Of Anger
7 - Million Dollar Reload - A Sinner's Saint - Bullets in the Sky
Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com, www.acikradyo.com.tr ve http://www.facebook.com/groups/rockonrocktr/
9 Temmuz 2012 Pazartesi
Rock on Rock 08.07.2012 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları
1 - Zodiac N Black - The Aftermyth - Only The Lonely
2 - Talisman - Time After Time - Time After Time
3 - Lillian Axe - XI The Days Before Tomorrow - Babylon
4 - Lynch. - Inferiority Complex - Moment
5 - Kill Devil Hill - Kill Devil Hill -War Machine
6 - Overkill - 6 songs - Wish You Were Dead
7 - Manowar - The Lord Of Steel - The Lord Of Steel
Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com, www.acikradyo.com.tr ve http://www.facebook.com/groups/rockonrocktr/
1 Temmuz 2012 Pazar
ROB ROCK SÖYLEŞİSİ
Merhaba Rob, ben
94.9 Açık Radyo’da yayınlanan Rock on Rock programından Cemil Topuzlu. Öncelikle
bir Cumartesi sabahı boş zamanının bir bölümünü ayırıp şahsın ve Driver hakkındaki
sorularımızı cevaplandırdığın için çok teşekkür ederim.
Rock On Rock – Röportaja kişisel bir
kaç soruyla başlamak istiyorum. İlk olarak ne zaman müzikle tanıştın? Herhangi
bir okulda müzik eğitimin var mı?
Rob Rock – Aslında müzikle çok küçük yaşta tanıştım çünkü müzikle
oldukça haşır neşir bir ailenin ferdiyim. Annem piyano, babam ve abim gitar
çalıyordu. Çocukluğum abimin müzik grubunun evimizin garajında yaptığı provaları
izleyerek geçti. İlk çaldığım müzik aleti ise davuldu. Esas amacım abimin
grubunda davul çalmaktı fakat abim esasında bir soliste ihtiyaçları olduğunu ve
gruba girmek istiyorsam şarkı söylemem gerektiğini belirtti. Grup vokal
açısından oldukça çeşitlilik arz eden Crosby Stills Nash ve Young gibi
grupların şarkılarını çalıyordu ve armonik vokal yapabilecek vokaliste
ihtiyaçları vardı.
ROR – Bu gerçekten çok ilginç çünkü ilk
olarak söylediğin tarz şu anda icra ettiğine nazaran oldukça yumuşak kalıyor.
Rob – Evet, gerçekten de ilk vokal
denemelerimi Styx ve Boston gibi vokalin oldukça ağır bastığı Melodik Rock grupların
şarkılarını söyleyerek yaptığımı söyleyebilirim. Daha sonra Dio grubunu ve
dolayısıyla Ronnie James Dio gibi güçlü bir vokalisti keşfettiğimde tüm ilgim
bu tarz müziğe kaydı. Ayrıca 70’li yılların sonlarında Foreigner’ın solisti Lou
Gramm’de vokal tekniği ve tarzı ile beni çok etkilemişti.
ROR – Evet, Ronnie James Dio ve Lou
Gramm gerçekten harika vokalistlerdir. Onlara ek olarak Journey’in solisti
Steve Perry de çok hoşuma gider. Müzik kariyerinden söz etmek gerekirse, Mars
Project: Dirver’dan önce adı hiç duyulmamış bir solisttin. Peki bu konumdayken
nasıl Tommy Aldrige, Rudy Sarzo ve Tony Macalphine gibi çok ünlü müzisyenlerle
çalışma şansını yakaladın?
Rob – 1985’de ABD’nin kuzeydoğusunda
bulunan New England bölgesindeki altı eyalette devamlı olarak turlayan bir
grubum vardı. Bu eyaletlerdeki hemen hemen tüm adı duyulmuş mekanlarda devamlı
konserler veriyor ve oldukça iyi tanınıyorduk. Seyirci kitlesinden gelen talep
nedeniyle grup genelde başka grupların şarkılarını çalıyordu. Tonny Macalphine
Springfield Massachussets’de yaşarken beni izleyip dinlemiş ve çok beğenmiş. Bu
sıralarda Tonny’nin çalıştığı plak şirketinin sahibi olan Mike Varney, Rudy
Sarzo ve Tommy Aldrige’in gruplarına bir gitarist aradıklarını duymuş ve onlara
Tonny’i tavsiye etmiş. Sonuçta üçlü olarak çalışmaya başlayan proje 1.5 yıl
kadar solist aradıktan sonra Tonny’nin aklına ben gelmişim. Mike Varney de beni
arayarak grupla bir deneme provası yapmamı teklif etti ben de bu teklifi tabii
ki kabul ettim. Hemen Los Angeles’a uçtum. Deneme provları çok başarılı geçti
ve ardından Mars Project: Driver albümü için şarkı yazmaya başladık.
ROR – Birden bire ünlü müzisyenlerin
önünde şarkı söyleyen bir solist konumuna yükselmek harika olmalı.
Rob – Aslında benim beklentim o
zamanlar şarkı söylediğim grubun keşfedilip bir plak anlaşması imzalaması
yönündeydi fakat bir de baktım ki ben tek başıma tercih edilip seçilmişim.
ROR – Bildiğim kadarıyla Mars Project:
Driver oldukça iyi bir sattı ve o dönemde grubun tüm dünyada oldukça sadık bir
dinleyici kitlesi oluştu. Fakat grup tanınırlığı tam yükselmişken bir anda
dağıldı. Bu gelişmenin nedenini bize açıklayabilir misin?
Rob – Grubun dağılmasının tek nedeni
David Coverdale’in Rudy ve Tommy’e Whitesnake ile 1987 albümünün turuna çıkma
teklifinde bulunmasıydı. Takdir edersin ki bu geri çevirilmesi oldukça zor bir
teklif ve onlar da geri çevirmediler. Sonuçta hem çok iyi para kazandılar, hem
de Whitesnake’in bir sonraki albümünün kayıtlarını gerçekleştirdiler. Öte
yandan Mars Project: Driver tarih oldu.
ROR – O zamanlar senin açından bu
durumu kabullenmek oldukça zor olsa gerek.
Rob – Grubun bir anda dağılması beni
tam anlamıyla yıkmıştı. Mars Project: Driver’dan önce hiç olmazsa iyi tanınan
ve iyi para kazandığım bir grubum vardı. Fakat tam bir yıl sonra elimde hemen
hemen hiç bir şey kalmamıştı ve bu çok üzücüydü.
ROR – Anlattıkların gerçekten çok
etkileyici. Kariyerinin bir sonraki adımında Chris Impelliteri ile kendi adını
verdiği ilk albümünde çalıştığını görüyorum. Chris ile nasıl tanıştın?
Rob – Chris ile eski grubumla turnedeyken
tanıştım. Kendisi aslen Connecticutdandır ve Allman Borthers konseri için kendi
ses sistemini kiralamıştı. O konserde Allman Brothers’ın öngrubu olarak biz
çıkıyorduk. Chris konserde beni dinlemiş ve sesimi çok beğenmiş. Bir kaç yıl
sonra benimle demolarının kaydı için tekrar ilişkiye geçti ve bestelerine söz
yazarak vokallerini yapmamı istedi. Ben de teklifini kabul ederek ilk
demolarının kaydında ona yardımcı oldum. Daha sonra bu demo şarkılar Sony
aracılığıyla onun ilk albümü olarak piyasaya sürüldü. O aralar ben Joshua
isimli bir grupta vokalistlik yapıyordum.
ROR – Evet, Impelliteri’nin ilk albümü
hoşuma gider fakat daha sonraları çıkardığınız albümler beni her zaman daha
fazla etkilemiştir. Impelliteri’den sonra 1990’da Driver ile yaptığın beş
şarkılık EP var. Daha sonra neden bir LP çıkarmadınız?
Rob – O dönemde bir yıllık Batı Kıyısı
turnesinden hemen sonra tanınırlığımız bayağı artmıştı ve biz de bu durumdan
yararlanıp bir albüm anlaşması elde etmek amacıyla EP’yi yayınladık. Atlantic
Records yaptığımız müziği beğendi ve bizden bir LP yayınlamak için şarkı
istedi. Bunun üzerine 30’a yakın şarkıyı demo olarak kayıt ettik. Fakat daha
sonra Atlantic Records müzikte geleceğin Hard Rock’da değil Grunge müziğinde
olduğuna karar verdi ve bizimle anlaşma imzalamaktan vazgeçti. Bunun üzerine
Driver ne yazık ki dağıldık. Fakat bu sürecin sonunda elimizde 30-40 tane demo
olarak kaydedilmiş beste kaldı. Nitekim 2008’de Metal Heaven plak şirketinin
sahibi olan George Siegel beni telefonla arayarak EP’deki beş şarkıyı tekrar
kaydetmek istediğini hatta bu şarkılara bir kaç tane daha ekleyerek yeni bir
Driver albümü çıkarmanın zamanının geldiğini söyledi. Ben de bu fikire katıldım.
ROR - Evet kesinlikle haklısın.
1990’ların başında New York’dayken Pearl Jam, Soundgarden, Nirvana gibi Grunge
gruplarının yükselişine ben de şahit oldum ve itiraf etmem gerekir ki Grunge
pek hoşuma gitmemişti. O nedenle bir Hard Rock ve Heavy Metal hayranı olarak
durumu kabullenmekte bayağı zorlanmıştım. Kariyerine dönecek olursak 1991’de
Axel Rudi Pell ile Nasty Reputation albümünü çıkardığını görüyoruz. Bence Nasty
Reputation Axel Rudi Pell’in en iyi albümlerinden biridir. Neden Axel ile
sadece bir tane albüm çıkardın?
Rob – Atlantic Records Driver projesini
reddettikten sonra New England’da oturmuş ne yapacağımı düşünürken Axel Rudi
Pell’in menejeri beni aradı ve Pell’in yeni albümünü çıkarmak için bir solist
aradığını söyledi. Ben teklifi kabul ettim ve sadece 10 günlüğüne Almanyaya
uçtum. Zannedersem 1991’in başlarıydı ve her gün albümün yeni bir şarkısını
dinliyor sonra da kayıt stüdyosunun mutfağında o şarkının sözleri ile vokal
melodilerini yazıyordum. Aynı günün akşamı da stüdyoya girip şarkının kaydını
gerçekleştiriyorduk. Önce de söylediğim gibi bu inanılmaz tempo tam 10 gün
sürdü. Aslında bu durum beni rahatsız etmiyordu çünkü hem para kazanıyordum,
hem de müzik piyasasında ismim duyuluyordu. Nitekim Axel’in albümü sayesinde
elinde oldukça iyi bir plak anlaşması olan Impelliteri ile tekrar iletişime
geçtim ve Los Angeles’a geri döndüm. Herşey bir yana Axel ile oldukça iyi arkadaş
olmuştuk ve Nasty Reputation da oldukça başarılı bir albümdü. Sesim o dönemde
Driver ile sürekli konserler vermem nedeniyle çok iyi durumdaydı. Ayrıca, şarkı
yazma konusunda kendimi çok geliştirmiştim. Anlayacağın müzikal açıdan oldukça
üretken bir dönemimdi ve bu üretkenlik Nasty Reputation albümüne de yansıdı.
ROR – Sana kesinlikle katılıyorum.
Axel’in daha sonra çıkardığı Ballads albümünde de When a Blind Man Cries ve
Falling Tears şarkılarını söylüyorsun. Bu şarkılar ne zaman kaydedildi?
Rob – Axel ile tüm şarkıları 1991’de
kaydettik.
ROR – Gerçekten harika iş
çıkarmışsınız. Impelliteriye dönersek. Daha sonra Impelliteri olarak Answer To
The Master, Screaming Symphony, Eye of the Hurricane gibi kendi müzik türü
içinde kült sayılabilecek albümlere imza attınız. Bu albümlerin hazırlanış ve
kayıt aşamaları hakkında bize bilgi verebilir misin
Rob – O dönemde Chris ile aynı evi
yaşıyorduk ve deyimi yerindeyse yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu. Chris
bestenin müziğini demo olarak kaydedip bana veriyordu ben de vokal melodileri
ile sözleri yazıyordum. Beste sürecinin en zor yanı ise Chris’in bir gitar
virtiyözü olması nedeniyle kaydettiği müziğin değiştirilmesine kesinlikle
yanaşmamasıydı. Bu nedenle ben Chrisin verdiği müziğe hiç dokunmadan şarkıya
söz ve vokal melodisi yazıyordum ki bu durum yaratıcılığımın oldukça
sınırlanması anlamına geliyordu. Müziğe hiçbir şekilde dokunamadığımdan vokal
melodileri üzerinde değişiklikler yaparak şarkılara en son halini vermeye
çalışmak beni çok zorluyordu. Fakat zamanla bu duruma alıştım ve beraber çok
iyi albümlere imza attık. Answer To The Master ve Screaming Symphony benim de
en favori Impelliteri albümlerindendir.
ROR – Ben Impelliteri’den sonra çıkardığın
Holly Hell ve Garden of Chaos gibi solo albümlerini de çok beğenirim. Bu
albümlerin hazırlanış ve kayıt aşamalarında Roy Z ile çalıştın. Onunla nasıl
tanıştığınızı bize anlatabilir misin?
Rob – 1989’da Joshua’dan ayrıldıktan
sonra kendi grubumu kurmak için elemanlar arıyordum ve Joshua’nın basçısı olan
Ray Burke gitarist olarak bana Roy’u tavsiye etti. Roy’un gitar çalışını
dinlediğim anda onun grup için en doğru gitarist olduğunu anladım. Daha sonra gruba
Roy’un referansıyla Butch Carlsson davulcu olarak katıldı. Böylece Driver
kurulmuş oldu. Daha sonra çok yoğun bir tempoyla çalışmaya başladık. Bir yandan
sürekli olarak konserlere çıkarken diğer yandan da demo şarkılar kaydediyorduk.
Bu tempo aramızdaki arkadaşlığı pekiştirdi ve bu arkadaşlık daha sonra da devam
etti. 2001’de solo projem için grup kurmam gerektiğinde aklıma ilk gelen isim
yine Roy Z idi. Hemen çalışmalara başladık ve bir çok yeni şarkı besteledik.
ROR – Chris ile Roy’u çalışma tarzları
açısından karşılaştırabilir misin?
Rob – Chris daha çok gitar çalmaya ve
gitar melodilerine odaklanırken, Roy şarkıyı bir bütün olarak ele almayı tercih
eder. Roy ile çalışırken işe onun yazdığı gitar riffleri ya da melodileri ele
alarak başlarız. Ben onun yazıklarını dinler ve üzerine şarkı söylerim ve daha
sonra şekillenen şarkıyı olgunlaştırır ve tamamlarız. Bazen de şarkıyı benim
bulduğum bir vokal melodisi üzerine geliştiririz.
ROR – O zaman Roy ile ortaklığının
Chris ile olandan daha yaratıcı olduğu şeklinde bir sonuca varabilir miyiz?
Rob – Roy ile çalışırken yaratıcılık
bestenin her aşamasında gerçekleşiyor. Öte yandan Chris ile çalışmalarımda ise
yaratıcılığımı elimde herşeyiyle hazır olan müziğin üzerine uygun sözler ve
vokal melodileri yazma aşamasında kullanıyorum. Chris genelde virtiyözitesini
ön plana çıkaran şarkılar yazmayı tercih ettiğinden vokal melodileri açısından
gitarın baskın karakteri ile başa çıkabilecek fikirler bulmak benim için
oldukça zorlu bir iş. Sonuçta her iki gitarist ile çalışmak da değişik
açılardan yaratıcılık gerektiriyor.
ROR – Driver’ın 2008’de nasıl tekrar
bir araya geldi? Aynı yıl yayınlanan Sons of Thunder albümünün hazırlanış süreci
hakkında bize bilgi verebilir misin?
Rob – Daha önce de anlattığım gibi
Driver’ın tekrar toplanma hikyayesinin ardında Metal Heaven plak şirketinin
sahibi olan George Siegel var. Kendisi daha önce yayınlanmış olan beş şarkıyı yeni şarkılar eşliğinde tekrar
kaydetmemizi ve yeni bir Driver albümü çıkarmamızı teklif etti. Bu teklifi Roy
Z’ye açtığımda o da çok heyecanlandı çünkü söz konusu beş şarkıya ek olarak
daha önce demo olarak kaydettiğimiz yaklaşık 40 tane daha şarkı vardı. Bu
şarkılar 1990’da bestelenmiş ve üzerinde son derece iyi çalışılmış şarkılardı.
Yayınlanacak yeni albüm sayesinde tozlu rafa kalkmış bu şarkılardan bazılarını
müzikseverlerin beğenisine sunma şansımız olacaktı.
ROR – Sons of Thunder’dan sonra 2009’da
Impelliteri ile Wicked Maiden albümünü çıkardın. 10 yıllık aradan sonra Chris
ile tekrar çalışmak nasıldı?
Rob – Wicked Maiden diğer Impelliteri
albümlerinden oldukça farklı, çünkü bu albümde Chris ilk defa bana şarkılar
üzerinde gerekli bulduğum değişiklikleri yapma özgürlüğünü tanıdı. Böylece
Wicked Maiden’da aynı solo albümlerimde olduğu gibi vokal melodilerini Chris’in
bana gönderdiği müzikler üzerine değişiklikler yaparak yazabildim. Önceki
albümlerde yaptığım her işi dikkatlice analiz eden Chris solo albümlerimde
yaptığım işi beğenmiş olacak ki bu sefer bana şarkıların yazılış ve kayıt aşamalarında
büyük bir özgürlük tanıdı. Wicked Maiden’daki tüm vokaller Floridadaki bir
stüdyoda kaydedildi. Daha sonra bu kayıtları Chris’e gönderdim, o da bu
kayıtların nerdeyse tamamını albümde değiştirmeden kullandı. Son olarak Wicked
Maiden’ın miksajı Kanadada gerçekleştirildi ve ortaya gerçekten kaliteli bir
albüm çıktı.
ROR – Diskografine şöyle bir bakıyorum
da özellikle 2000’li yıllarda inanılmaz bir yoğunlukta çalışmışsın ve hemen
hemen her yıl bir albüme imza atmışsın. Ne var ki, 2009’daki Wicked Maiden
sonra 2012’deki Countdown’a kadar senden hiç haber alamadık. Bu üç yıllık
dönemde ne yaptın?
Rob – Önce 2010’da Rob Rock – Live In
Atlanta DVD ’sini çıkardım. Sonra
solo grubumdaki klavyeci ile çıkaracağı Dragonfire isimli albümü için bir şarkı
üzerinde çalıştık. 2008 ve 2009’daki aşırı yoğunluk nedeniyle fazlasıyla yorulmuştum
o nedenle 2010 ve 2011’de bir kaç albümde konuk sanatçılık dışında fazla birşey
yapmadım. Özellikle Driver’ın 2009’daki Avrupa ve ABD turnesi oldukça
yorucuydu. Hemen bir ay sonra Impelliteri ile provalara başladım ve Wicked
Maiden turnesine çıktım. Sweden Rock Festivalinden sonra Japonyaya uçtuk. Orada
bir çok konser verdik. Anlayacağın o dönem inanılmaz bir yoğunluk yaşadım ve
sonrasında işleri biraz olsun yavaşlatıp aileme zaman ayırmayı tercih ettim.
ROR – Driver’ın son albümü olan
Countdown’da Sons of Thunder’da yakalanan yüksek kalite aynen korunmuş gibi
görünüyor. Sen oldukça iyi bir söz yazarısın, Countdowndaki şarkıların sözleri
ile ilgili görüşlerini bizimle paylaşabilir misin?
Rob – Albümdeki şarkılardan “Countdown”
İncilde sözedilen tek dünya yönetimi üzerine yazılmış bir beste. O şarkıyı
yazarken hem İncilden hem de güncel politik gelişmelerden oldukça etkilendim.
“Hollywood Shooting Star” ise ABD’deki eğlence sektörü ve medyanın şu andaki
çılgın durumunu anlatmakta. Şarkıda American Idol ve America’s Got Talent gibi
televizyon programlarında gençlerin bir anda yıldız yapıldıktan sonra kısa süre
içinde nasıl kenara atıldıklarını vurgulamaya çalıştım. “Always On My Mind”
şarkısı turnedeyken çektiğim ailemi özlemini, “Running From The Darkness”
şarkısı ise Amy Winehouse, Michael Jackson, ya da Whitney Houston gibi yıldızların
bağımlılıkları nedeniyle neler çektiklerini konu edinmekte. Öte yandan “Rising
Sun” şarkısında insanın kendinden daha güçlü ve büyük bir şeye inanma ihtiyacı gibi
ruhani konulara değinilmekte. Özetlemek gerekirse şu anda yaşamamımı ve çevremi
etkileyen gelişmeleri şarkı sözlerime yansıtmaya çalıştım.
ROR – Bu bilgiler için çok teşekkürler
çünkü senin şarkıların hakkındaki bu açıklamaların ışığında albümünü dinlemek
bir müziksever için çok aydınlatıcı oluyor. Sıra geldi kaçınılmaz soruya :o)
Müzik kariyerinde bir sonraki adım nedir?
Rob – Şu anda Driver’la bir Avrupa
turnesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Albüme gösterilen ilgi nedeniyle
ABD’de Kaliforniya ve Connecticut’da konserle ilgili bağlantı kurduk ve ondan
sonuç bekliyoruz. 2013’de yeni bir Rob Rock solo albümü kaydetmeyi planlıyorum.
Impelliteri’den söz etmek gerekirse Chris Japonyada Animetal isimli bir grupla
Japon animasyonlar için müzik yapıyor ve halinden son derece memnun. O proje
tamamlandığında yeni bir Impelliteri albümü için çalışmaların başlayacağından
eminim ama bu ne zaman olur hiçbir fikrim yok.
ROR – Bir sonraki solo albümünü merakla
bekliyorum çünkü Garden of Chaos gerçekten harika bir albümdü. Son olarak müzik
endüstrisinin durumuyla ilgili bir soru sormak istiyorum. Son dönemde Kıta
Avrupasında Melodik Hard Rock ve Klasik Heavy Metal’de bir yükseliş trendi
yaşanıyor, ABD’de ise hemen hemen tüm radyo kanallarında Alternatif Rock
çalmakta. Sence 80’lerin klasik Metal müziğinin ABD’deki müzik tercihleri
içindeki yeri nedir?
Rob – Zannedersem ABD’deki modern radyo
istasyonları Avrupada sözünü ettiğin geçişi yapmaya henüz hazır değiller. Fakat,
Utube aracılığıyla gençlerin oluşturduğu bir çok müzik grubunun 80’ler soundunu
tekrar keşfetmeye başladığını farkediyorum. Biz de Countdown albümünü
kaydederken gayet bilinçli olarak 80’lerdeki Ozzy Osbourne ve Dio soundunu kullandık.
Mesela kayıtlarda hiç Protools oyunlarına başvurmadık. 80’lerdeki gibi klasik stüdyo
alet ve gereçlerini aynı soundu yaratmak için gerektiği şekilde devreye soktuk.
Bu açıdan şu anda ABD genelde çalınan müzikle ayrışıyoruz ve umarım bizim
kullandığımız bu sound sektöde kabul görür.
ROR - Bize ayırdığın zaman için tekrar
çok teşekkürler.
Rock on Rock 01.07.2012 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları
1 - M.A.R.S. Project Driver - Fantasy
2 - Axel Rudi Pell - Nasty Reputation - Nasty Reputation
3 - Rob Rock - Garden of Chaos - Garden of Chaos
4 - Driver - Sons Of Thunder - Fly Away
5 - Impellitteri - Wicked Maiden - Garden of Eden
6 - Driver - Countdown- Countdown
Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com, www.acikradyo.com.tr ve http://www.facebook.com/groups/rockonrocktr/
Rock on Rock 24.06.2012 Tarihli Programda Calınan Gruplar ve Parcaları
1 - Crazy Lixx - Riot Avenue - Whiskey Tango Foxtrot
2 - L.A. Guns - Hollywood Forever - You Better Not Love Me
3 - Ugly Kid Joe - Stairway to Hell You Make Me Sick
4 - Jaded Heart - Common Destiny - With You
5 - PlanetHard - No Deal - This World
6 - Great White - Elation - Feelin' So Much Better
Onerilerinizi ve Yorumlarınızı Bekliyoruz.
playhard®
rockonrocktr@yahoo.com, www.acikradyo.com.tr ve http://www.facebook.com/groups/rockonrocktr/
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)